14 Mayıs 2011 Cumartesi

Erkeklerin Şifreleri


“-Sizi daha önce bir yerde görmüş müydüm?...”
(...Hayatım seyahatle geçer de)
...
“-Ben romantik bir adamım...”
(...Ben fakir bir adamım)
...
“-Sana ihtiyacım var...”
(...Bana yemek yapacak biri lazım)
...
“-Ben diğer erkeklerden farklıyım...”
(...Ben biraz dengesiz biriyim)
...
“-Sen ilgi duyduğum tek insansın”
(...Beni reddeden tek insan sensin)
...
“-Seni daha yakından tanımak istiyorum...”
(...Askerliğimi yaptım, işim de var, eee)
...
“-Beni ne kadar seviyorsun?...”
(...Benimle çileli bir hayatı kaldırabilir misin)
...
“-Ben seni sonra ararım...”
(...Kendini benden soğutmaya başla)
...
“-İyi bir insansın... Arkadaş kalalım...”
(...Hafta sonu kız istemeye gidiyoruz)

................................................................................................

-Sanki seni yıllardır tanıyor gibiyim...
-Ben aslında ilk tanıştığımızdan beri senden hoşlanıyordum...
-Hem zekâ hem güzellik, aynı vücutta bir araya gelmiş...
-Eğer ben bir kızdan ayrılırsam bir daha hayatta aramam...
-Seni üzerim diye korkuyorum...
-Daha önce hiç böyle olmamıştım. Sanırım buna aşk diyorlar...
-Fotoğraflarda çok güzel çıkıyorsundur sen, çok belirgin yüz hatların var...
-İnsanlara hiç güvenmiyorum artık, çok canım yandı geçmişte...
-Hayatımda sana hiç yalan söylemedim...
-Şu makyajı hiç sevmiyorum ne o öyle badana boya gibi...
-Artık senden başka hiçbir kızı güzel bulmuyorum...
-Haa o kız mı?... Bi arkadaşım, 3 yıldır konuşmuyorum...
-Otobüsün lastiği patladı gelirken ondan biraz geç kaldım.

boz ayılar...


Uzmanlar boz ayıların insanlarla olan pek çok benzerliklerini belirlemişler...
-Boz ayılar insanlar gibi ayağa kalkabilirler.
-İnsanlar gibi tabanlarına basarak yürüyebilirler.
-Yavrularını insanlar gibi oturarak, kucaklayarak emzirirler.
-İnsanlar gibi boz ayılar da et yerler, meyve yerler, bal yerler.
-Hatta bazı insanlar gibi haklarında kanıtlanmış hiçbir suç olmadan demir parmaklıklar arkasına konulurlar.
Bunca benzerlikten sonra, ne de olsa “ayı” oldukları için yemek konusunda insanlardan ayrıldıkları noktalar da vardır:
Kimsenin hakkını yemezler...

yeni keşifler...


Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat, soluk almak güçleştiğinde, yüreğin susup, mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli yüzünü insan...
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak; yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak...

Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını...
Zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da,o dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı...

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri; küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin, birkaç durak önce inip servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!

Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini; ağlayan birine ‘gül’, inleyen birine ‘sus’ dememeli!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı; sevgisiz, soysuz kalarak!

Fatmagül’ün suçu ne?

İsveçli: Psikolojik tedavi görürüm.
Rus: Nişanı bozarım.
Fransız: Sesimi çıkarmam...
İtalyan: Adamları vururum.
İspanyol: Kadını vururum.
Yunanlı: Kadını da adamları da vururum.
Türk: Fatmagül’ün orada ne işi var?...

Kime sorsanız “Hiç izlemedim” cevabı alınan bir dizi daha;
“Fatmagül’ün suçu ne?...”
Ama bakıyorsunuz, reytingi Kurtlar Vadisi’ni aşmış...
Peki kim izliyor; ne örf, ne adet bırakan bu diziyi?...
Ağızlarının suyu akarak, birkaç taciz sahnesi olsun diye bekleyen izleyicilere ve tecavüz denen şeyi allayıp, pullayıp pazarlayanlara yazıklar olsun...
Reytingi yok diye ekrandan kaldırılan birçok güzel dizi varken, bu tarz dizilerin rekorlar kırması, sezonlar boyu sürmesi ise insanlığın iki yüzlülüğünden başka bir şey değildir..

mayın...


“-Bavo dayîka min teqîya!...”
Duyduğumdan beri beynimin içinde dönüp dolaşıyor bu cümle...
Mayın patlamasında 2 yaşındaki çocuk yara almadan kurtulmuş, hastanede babasına teslim edilirken söylüyor bunu:
“-Baba annem patladı!...”
Onca insanın öldüğü, daha doğrusu öldürüldüğü bir katliamdan sağ çıkan çocuk böyle bir cümle kuruyor...
Ama biz toplum olarak kör, sağır, dilsizi oynamaya devam ediyoruz...
Zira mayın “Orada” yani uzakta patlıyor yıllardır...
Bir film gibi, bir dizi gibi seyredip, “Aman bize bir şey olmasın da” mantığından kurtulamıyoruz...

Tepki göstermek için mayın illa ki görüş alanımızda mı patlamalı?...
Gerçekten anlamıyorum; bu tepkisizlik, vurdumduymazlık artık midemi bulandırıyor...
“Barış” için, “Artık silahlar sussun/mayınlar patlamasın” diye on binler/milyonlar ayağa kalkacağımıza, sokaklara döküleceğimize lanet bir sessizliğe bürünüyoruz...
Yazıklar olsun insanlığımıza... Gerçekten yazıklar olsun...