14 Mart 2011 Pazartesi

BALIKLARIMIZ ÖLMESİN! TIKLAYIN

Benimki kaç santim öğrendim: http://bit.ly/fmdJoc, seninki kaç santim?

işte o an acayip bir şey...

Hani bir şey okurken alt satıra geçeceğine, aynı satırı bir daha okur ve bir an durursun ya, hah o fark ediş anı çok acayip bir şey...

HAYATIN İÇİNDEN - 14 MART

TEKNOLOJİYE KANMA AMA TEKNOLOJİSİZ KALMA

Birkaç yıl öncesini düşündüğüm de, ben o zamanlar ne yapıyordum acaba? ‘Internet' hayatıma girmeden önce nasıl vakit geçirdiğimi hatırlamak da zorlanıyorum. Tıpkı cep telefonu icat edilmeden önce hissettiklerim gibi… Lise yıllarımda Kızılay'daki YKM'nin önü milli buluşma noktasıydı. Neredeyse bütün Ankara orada buluşurdu. Ne geç kalırdık o zamanlar, ne de iptal ederdik görüşmelerimizi… Her söz verdiğimiz yere de giderdik haliyle… Ofis saatleri daha verimliydi. Trafikte araç kullananlar telefonla sadece konuşuyordu. Şöyle diyaloglar yaşanmazdı o yıllarda…
F.Ö (Facebooktan Önce) "Fotoğraf çektirmeyi hiç sevmem!"
F.S (Facebooktan Sonra konuşmalarda değişti) "Kanka bir foto çek de facebooka koyalım"

Teknoloji ilerledikçe kimselerle buluşamaz, görüşemez olduk bir bakıma…
Facebook'dan önce sosyal olmak sinemaya gitmek, arkadaşlarınızla vakit geçirmek gibi eylemlerle ölçülürdü. Ancak bu sitenin tanıttığı sosyal ağ kavramı nedeniyle artık, bu tanımlar değişmeye başladı. Son zamanlarda sosyalleşme kriterleri, profilinizde paylaştığınız video ve resimlerle ölçülüyor.
Facebook'dan sohbet ettiğiniz ne kadar arkadaşınız varsa o kadar çok sosyal sayılıyorsunuz. Günümüzün bu değişen sanal sosyallik anlayışı nedeniyle, sizi evlendiren, iş bulduran ve müzik yıldızı yapacak olan onlarca farklı sosyal ağ bulunuyor.Facebook, Twiter, My Space, Skype, Tumblr, Formspring hayatımıza girmeden önce ne yapıyorduk, çok net hatırlamıyorum ama sonrasında bende olan değişiklikleri gayet iyi biliyorum
Facebook kullanmaya başlamadan önce;

Biri bana, bazı insanların "beğen" tuşuyla evlenebileceklerini söylese hayatta inanmazdım
Kumpir resminin yanına "Gumpir seviyorsan beğen" yazılacağını hayal bile edemezdim
Hiç tanımadığım birinin "ne haber Gözde? görüşmeyeli nasılsın?" diyebilmesi cesaret isterdi. -Tanımıyorum ki seni, "görüşmeyeli" ne demek??-
Siyasilerin ve yaptıkları tuhaf icraatların sadece mizah dergileri için konu olduklarını sanırdım.
Dünyanın öbür ucundan bir arkadaşımla konuşabilmek için saatlerce uğraşırdım.
Bu kadar çok düşünürümüz olduğunu ve bu kadar çok özlü söz söylendiğini bilmezdim?!?
Binlerce ‘arkadaşım' olabileceğine inanmazdım.

Twitter kullanmaya başlamadan öncesi ise tam bir kayıp zaman! Birini takip etmek "yasal" bile değildi o zamanlar!

· Twitter hayatıma girmeden önce, daha fazla insanın akıllı olduğu sanırdım.
· "Can, candır, cansın, panpa" kelimelerinin benim için hiçbir anlamı yoktu.
· Cep telefonumun şarjı daha uzun gidiyordu.
· Ünlüleri gözümde çok büyüttüğümü fark ettim.
· Birilerini takip etmek ve birinin beni takip etmesi fikri beni çok rahatsız ederdi.
· Diğer ülkelerdeki birçok haberi kaçırdığımı fark ettim.
· Rol modeli aldığım kişileri değiştirmem gerektiğine inanmazdım.
· Cumhurbaşkanının günlük programını bileceksin deseler, gülerdim.
· Siyasilerimizin bu kadar esprili olduklarını bilmiyordum.
· Bir gün gelecek ve milyonlarca kişi, 2 dakika içinde internette aynı gündemi yazabilecek ve sen bunları okuyor olacaksın deseler ancak ‘rüyanda görürsün' derdim.

Demek ki neymiş… Amacına uygun kullanıldığında sosyal ağlardaki sanal ilişkiler son derece renkli, kımıl kımıl ve insanı uykusuz bırakacak kadar sürükleyici olabiliyormuş.
Keşke internet bizden çıksaydı, bilgisayar sistemlerini de ilk biz geliştirmiş olsaydık... Asıl cümbüş o zamandı! Bilgisayarımızın açılış mesajları da muhtemelen şöyle olurdu :
- Ad soyad girin- Şifrenizi girin- İkametgah girin- Nüfus sureti bilgilerinizi girin- Annenizin kızlık soyadını girin…
Yüzünüzdeki gülümseme kalbinize yansısın. Sanal dünyanızda yolunuzu kaybetmemeniz dileğiyle… Güneşli Pazartesiler…

Marjinal Tasarımlar...

Yaratıcılık Sınır Tanımaz!! Adamlar aşmış kendini ;))