19 Şubat 2011 Cumartesi

OLMAZ OLMAZ DEME, OLMAZ OLMAZ!


OLMAZ OLMAZ DEME, OLMAZ OLMAZ! "SİYASETTE 24 SAAT ÇOK UZUN BİR ZAMANDIR!"

Hatırlayanlar bu filmin sonunu az çok tahmin etmelerine rağmen, aradan geçen çeyrek yüzyılda değişen pek çok faktörün varlığını da dikkate alarak durumu, "Du bakali, ne olcek?" diye gözleyen sessiz çoğunluk, bu fıkrayı aklınızdan çıkarmayın!!

Fıkra bu ya, yaşlı bir adamın genç bir karısı varmış. Çok kıskanç olan dindar koca karısını bir yere bırakmazmış. Bir gün karısı sinemada Hazreti .......'in hayatını anlatan bir film olduğunu ve ona gitmek istediğini söylemiş. Adam mecburen izin vermiş ama iyice örtünmesini ve hiçbir yere takılmadan sinemadan hemen eve dönmesini sıkı sıkı tembih etmiş. Ertesi gün kadın sinemaya gitmiş ve dönmüş. Akşam kocası sormuş, ee ne oldu, anlat bakalım.
Kadın başlamış anlatmaya. İyice sarınıp sarmalandım ve evden çıktım. Bir de ne göreyim, adamın biri bizim kapının önünde duruyor. "Ee", demiş adam, "du bakali, ne olcek?" Sinemaya gitmek için yola koyuldum, adam da peşimden gelmesin mi? "Ee, du bakali, ne olcek?" Bilet alıp içeri girdim, biraz sonra ne göreyim, adam da gelip yanıma oturmaz mı? "Ee, du bakali, ne olcek?"
Film bitti, sinemadan çıkıp eve doğru yürümeye başladım. Adam da ardım sıra gelmez mi? "Ee, du bakali, ne olcek?" Kapıyı açıp içeri girdim, adam da içeri girmez mi? "Ee, du bakali, ne olcek?" Yatak odasına gidip soyundum, adam da soyunmaya başlamaz mı? Yaşlı koca iyice heyecanlanmış, "Ee, du bakali, ne olcek?" Yatağa girdim, adam da girmez mi? Yaşlı koca yine "Ee, du bakali, ne
olcek?" deyince kadın artık dayanamamış, patlamış; "Ee, yeter be adam" demiş,"artık bundan sonra da ne olacağını bilmiyor musun?"

Görüyor musunuz şu ‘Eşeğin’ yaptığını?



Bu nasıl bir çelişkidir? Bizde hiçbir şeyin normali yok mu? Aynı toplumun aynı kültürün aynı toprağın iki uç noktası… Bu yaşananlar sizin de geleceğiniz, yarınlarınız…

Gereken cezai yaptırımları olmayan bir ülkede yetişen tecavüz mağduru çocuklardan, gelecek beklentisi olan liderler, her zamanki gibi günü kurtarmanın peşinde… Bir oyundur gidiyor ama perde kapandığında, seyircisi kalmamış olan bu oyundan geriye sadece koskoca bir enkaz kalacak!
Gündem o kadar dolu ki, bu ülkede yaşayan çocukların tecavüze uğraması, öldürülmesi, işkence görmesi kimsenin umurunda değil! Her demeçlerinde ‘çocukları sevdiğini söyleyen’ duyarsız yasa uygulayıcılarına çok kötü şeyler söylemek geliyor içimden ama…
Çocukları sevmek demek, onları öpüp koklamak, çocuk parkında oynatmak ya da ellerine şeker vermek değildir! Bu yapılanlar sadece bir ego tatmini! ‘İş bilenler’ kucaklarında çocuklarla ortalarda gezerek, medyada göz boyayarak sadece kendi egolarını tatmin ediyorlar. Tecavüze uğrayan, işkence gören, öldürülen çocukların kanı yerde ve acı olan, onların hakları kimsenin umurunda değil! Ama sorarsanız bu ülkede herkes çocuk sever!

AK Parti'li milletvekilleri tarafından TBMM'ye sunulan ve "hadım yasası" olarak nitelendirilen "cinsel saldırı suçu ile çocuklara ve reşit olmayana tecavüzden yargılananların hadım edilmesini" öngören tasarıyla ilgili fikri sorulan Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker bu soruya cevaben “dekolte giyenin tecavüzü göze alması gerekir” diyor ve devam ediyor ”Sorunun odağında kadın var. Sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz. Tahrikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değil!”

Ben bu cümlede çocukların durumuyla ilgili bir yorum göremedim, siz görebildiniz mi? Kendisi konuyu, “çocuklarda dekolte giyiyor ki onlara bu yüzden tecavüz ediliyor” demeye mi getirmiş acaba ?!? Sonra özür diledi, çarpıtılmış dedi, ben öyle demedim dedi vs… Özetle her zamanki senaryo bu ve yine başa döndük!

Konunun uzmanı olduğu düşünülen birinin fikri gündem yarattığında, tepki beklenenin üzerindeyse genellikle iki sonuç ortaya çıkar zaten! İnkâr ya da yalanlama…

Sayın profesör, ben de size şu soruyu sormak istiyorum; “hani eğitim cehaleti gideriyordu?”

Şu bakımdan soruyorum. Sizin bu açıklamanızın üzerinden 24 saat geçmeden ‘Muğla’nın Milas İlçesi’nde sahibi tarafından terk edilen eşeğe tecavüz ettikleri ileri sürülen 4 kişiden biri hayvan severler tarafından yakalanarak polise teslim edilince’ bu haber dün sizin açıklamanızdan sonra en çok okunan ikinci haber olmuş!

“eşek” de aynen çocuklarımız gibi, 2006 yılındaki 17 aylık bebeğimiz gibi ‘dekolte’ giyinmiş olsa gerek, 4 erkeğin tecavüzüne uğramış çünkü!

Hay Allah, görüyor musunuz şu ‘eşeğin’ yaptığını? Bundan sonra söyleyin eşeklere, onlar da dekolte giymesinler! Sayın profesörümüzün mantığıyla bu olayı değerlendiriyorum ve kesinlikle “bütün suç eşek de”!

Yalnız bu tespiti hayvan severlere ‘kim-nasıl’ anlatacak çok merak ediyorum!

Tamam, ‘üç çocuk yapıyoruz’ diyelim ama onlara güvenli bir gelecek veremedikten sonra kedi gibi her sene doğurmak marifet değildir. Kendi çocuğuna tecavüz edenlerle, küçücük çocuklara tecavüz edenlerle, işkence edenlerle her gün aynı havayı soluyoruz ve caydırıcı olmayan cezalar yüzünden sapıklara bir madalya takmadığımız kalıyor. Sapıkların sokaklarda elini kolunu sallayarak gezdiği bir ülkede, geleceğe hala umutla bakanlar, pembe gözlüklerini çıkarsınlar ve koltuklarından kalkıp birazda gerçek hayata karışsınlar, gerçekleri görsünler!
Hayal dünyası geniş bir millet olmayız; baksanıza bunca tecavüz vakasına rağmen hala geceleri rahat rahat uyuyabiliyorsak ve önlem alma gereği duymuyor, cezaları daha da azaltıyorsak kesinlikle hayal dünyası geniş bir milletiz ki gelecekten hala umudumuz var…
Her geçen gün sapıklığın boyutları artıyor ve bir gün gelecek bu insanlar sevdiklerinize zarar verecek. O zaman sokağa çıkıp bağırmanız hiç bir şey ifade etmeyecek! Tepkilerini doğru zamanda koymayı başaramayanlar gelecekte şikayet etme hakkına sahip olamayacak.

Ben 2006 yılından beri tek bir şey istiyorum… Hadım edelim, idam edelim, tedavi edelim fikirleri bizi sonuçtan uzaklaştırıyor. Oysa çözüm çok kolay! Mevcut üst sınırı 22,5 yıl olan TCK’nın 103’ncü maddesine "Cinsel istismarın genital organ gelişimini tamamlamamış çocuklara karşı vücuda organ vesair bir cismin sokulması suretiyle gerçekleşmesi durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur" fıkrasının eklenmesi için yasa istiyorum… Hepsi bu…

Prof. Dr. Orhan Çeker ve dekolte olayı küçük bir grubun tepkisini aldı ama unutulacak bu da! Herkes kenarda duruyor... Oysa kenarı yok ki hayatın...

Şimdi hepsini bir kez daha düşünün!

… içki içen ölmeyi, dekolte giyen tecavüzü, başbakanı eleştiren paketlenip hapsi boyluyor! Peki, ben ne yaptım? Ne yaptım da, sizlerle aynı dünyada yaşamayı hak ettim !?