8 Mayıs 2011 Pazar

üç grup insan

Dünyada üç grup insan vardır;
- Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan ve birşeyler için savaşan küçük seçilmiş bir grup...
- Bir şeyin yapılmasını seyreden ve sadece konuşup yerinde sayan büyükçe başka bir grup...
- Ve neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık...

ressam bir gün...


Tabloları ile ün yapmş bir ressam, günün birinde en güzel eserini yapmaya karar vermiş... Konu bulmak için şehir dışında dolaşmaya çıkmış...
Ressamı tanıyan biri, “Böyle nereye gidiyorsun dostum” diye sormuş...
Ressam, “Bilmiyorum... Dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmak istiyorum” diye cevap vermiş;
“-Belki siz dünyanın en güzel şeyinin ne olduğunu söyleyebilirsiniz...”
Adam biraz düşündükten sonra, “Kolay” demiş;
“-Dünyanın neresine giderseniz gidin, en güzel şeyin inanç olduğunu göreceksiniz...”
...
Ressam cevap vermeden yoluna devam etmiş... Daha sonra çok saygı duyduğu bir adama rastlamış... Ona dünyanın en güzel şeyinin ne olabileceğini sormuş... İkinci adam da bir süre düşündükten sonra şunları söylemiş;
“-Dünyanın en güzel şeyi aşktır... Yoksulları zenginleştiren, gözyaşlarını tatlılaştıran, azı çok yapan o değil midir?... Aşksız hiçbir şey güzel olamaz...”
...
Ressam dünyanın en güzel şeyini aramaya devam etmiş... Yolda giderken rastladığı yorgun bir askere de aynı şeyi sormuş... Asker kendisine şunları söylemiş;
“-Dünyanın en güzel şeyi barıştır... En çirkin şeyi de savaş... Barış olan yerde her zaman güzellik bulabilirsiniz...”
...
O zaman ressam şöyle düşünmeye başlamış...
“-Dünyanın en güzel şeyleri; inanç, aşk ve barış ise onların resmini nasıl bulabilirim?...”
Başını sallayarak evine dönmüş... Kapıdan içeri girince dünyanın en güzel şeyini bulmuş... Çocukların gözünde inanç, eşinin gözünde aşk, evinde barış ve mutluluk hüküm sürüyormuş...
...
Bunlardan ilham alan ressam dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmış...
İşi bitince boyalarını ve fırçalarını toplamış... Daha sonra tuvalin örtüsünü kaldırarak, uzun uzun seyretmiş yaptığını...
Kendine güvenen bir aile reisi, mutlu bir kadın ve böyle mutlu bir ortamda yüzleri pırıl pırıl parlayan çocuklar, ışık oyunlarıyla dolu sıcak bir ortamda resmedilmişler...
Ressam, daha sonra tablosuna “Evim” adını vermiş..

acıtan anılar...


Öyle bir başıma göründüğüme bakma...
Karanlıklarımın ardında neler var neler...
Eskimiş yarım sevdalar, miadı dolan kullanılmış hayatlar ve hepsinin bir yerimde kalan acıtan anıları...
Bir çatı katından bakar gibiyim yaşadıklarıma; öyle uzaktan, öyle kayıtsız, ben aşağı inene kadar değişiveriyor her şey...
Hiçbir zaman yetişemiyorum...
Ne zaman son basamağa gelsem, gitmiş oluyor gecelerce beklediklerim...
Bazı hataların bedeli ne büyük oluyormuş meğer...
Öde öde bitmiyor, bitmeyecek...
Her yeni adımda, her yeni solukta nefesini ensemde hissediyorum...
Bırak artık be yakamı, sen de yoruldun biliyorum...
Dışardan baktığında nasıl da sıcak, nasıl da huzur dolu...
Ya içersi; olabildiğine boş ve soğuk...
Günlerdir duruyor verdiğim ilan, kimse arayıp sormadı...
Sahibinden satılık kelepir çatı katı...

Birine çarpılmak için bir an yeterli


Birine sevginizin tümünü sunmak, asla sizi de aynı şekilde seveceğinin garantisi değildir... Sevgiye karşılık beklemeyin...
Sadece sevginin karşıdakinin kalbinde büyümesini bekleyin...
Fakat olmazsa da, sizin kalbinizde büyüdüğüne emin olun...
Birine çarpılmak için bir an yeterlidir...
Birinden hoşlanmak bir saat, ve birini sevmek için de bir gün yeterlidir...
Ama birini unutmak ise bir ömür sürer...
Görünüşe aldanmayın; kandırıcı olabilir... Zenginliğe aldanmayın; yok olur gidebilir.
Sizi güldüren birini seçin çünkü karanlık bir günü aydınlatan şey bir gülümsemedir.
Kalbinizi gülümsetebilen birini bulun...
Sizi tatlı kılacak kadar yeterli mutluluğunuz olsun, güçlü kılacak kadar acı deneyiminiz, insan kılacak kadar üzüntünüz, ve sizi mutlu kılmaya yetecek kadar umudunuz olsun.
En parlak gelecek, unutulmuş bir geçmişin üstünde yükselir...
Geçmişinizdeki kalp kırıklıklarını ve hataları silmezseniz hayatın içinde ilerleme şansınız olmaz.

itibar ve iltifat...


Gösteriş yapmak, büyüklük taslamak, hava atmak bugün en yaygın ve kangrenleşmiş bir durumdur...
Kişinin olduğundan fazla, olduğundan başka görünme isteği,
yalancı ve cilalı bir görüntü sergileme tutkusu, toplumun değer ölçülerinin kendisinde yaptığı en acımasız örneklerdir...
En büyük güçlülük insanın gerçek kimliğine razı olmasıdır...
Paraya, üne, şana, güçlüye gösterilen olağanüstü itibar ve iltifat,
insanı ister istemez böyle olmanın üstünlüğüne ve faziletine inandırır...
Zayıf kişi hep beğenilmenin, güçlenmenin, iltifat görmenin peşindedir...
İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkun...

önemseyin...


Bazen birileri hayatınıza girer ve onların orada olmalarının, sizin bazı amaçlarınıza hizmet etmeleri, size ders vermeleri veya kim olduğunuz ya da kim olmak istediğiniz konusunda size yardım etmeleri demek olduğunu kesinlikle bilirsiniz...
Bu kişilerin kim olabileceklerini asla bilemezsiniz -bir oda arkadaşı, bir profesör, bir sevgili ya da tamamen yabancı biri- ama gözleriniz onlarla kilitlendiğinde, işte o an hayatınızı çok derin bir şekilde etkileyeceklerini bilirsiniz.
Her gününüzü önemseyin...
Her anın değerini bilin ve onu bir daha asla yaşayamayacağınız için o anlardan alabileceğiniz her şeyi alın.
Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun ve onların söylediklerini dinleyin...