4 Şubat 2011 Cuma

DEFNE JOY FOSTER



Bizi ilgilendirmeyen şeylere karşı takındığımız tavır ve bağımlılık cidden acınası bir durum!
Hiç tanımadığınız birini niçin takip edersiniz?
a- Çok beğeniyorum, ondan yeni şeyler öğreniyorum
b- Gıcık oluyorum, çünkü benden farklı neyi var ki herkes onu takip ediyor!

İşte facebookta, twitterda yada benzer paylaşım sitelerinde, mahallenizde, iş yerinizde, girdiğiniz herhangi bir ortamda sürekli yaşanan hadise bundan ibaret…

Bizler aslında "Gürültü patırtının içinde sükûnetle dolaş" diye başlayan, Uzakdoğu kökenli öneriler bütününü ezbere bilen, evlerimizde sahaftan alınmış bir kutu dolusu, eski National Geographic dergisi bulunduran, sürekli klasik müzik dinleyen ve belgesel izleyen bir toplumun ! parçasıyız…

Biraz kültür, biraz eğitim, biraz insanlık ödünç alıp “ödünç hayatlar” yaşanıyor ve buna o kadar inanılıyor ki herkes kültür torbası, ahlak kumkuması, namus bekçisi ne hikmetse !!!

Hiçbir sorunun iyi veya kötü yargılanabilecek bir cevabı yok. Sadece dürüst ya da dürüst olmayan cevaplar olabilir ve bunun yargıcı da sadece kendinizsiniz.

Gencecik bir hayat bitti saatler önce… Orada yatan sadece bir beden değildi. Söylenmemiş sözlerdi... Yarım bırakılmış işlerdi.
Bir yanda ölümün soğukluğu ve çaresizliği hissedilirken öte yanda konuşmalar, ayıplamalar, “vah vah” lamalar havada uçuşuyor…

Sevgili Hıncal Uluç böyle bir gündemi kaçırır mı? Bakın yazdıklarına…

“Ortada çok açık, çok seçik bir "İhanet" var.. Hem de aşk aldatması bile değil. Bir gecelik macera/ One night stand için, aldatılan bir koca ve unutulan bir bebek..
Ölmüş.. Allah rahmet eylesin..
Ama böyle bir insana, öldü diye saygı duymamı kimse benden beklemesin..
Kimse de, onu Azize ilan ederek, gençliğin önüne "Rol model" diye koymaya kalkmasın..
Defne Joy Foster'in ölüm sebebi bilinmiyor..
Astım hastasıymış. Fena halde sarhoşmuş. Bilinen o.. Alkol mü?. Son zamanlarda zararı bilimsel araştırmalara konu olan, bir nevi doping, enerji içeceklerinin aşırı kullanılması mı?. Uyuşturucu mu?. 10 gün içinde Adli Tıp gerçeği açıklayacakmış.. Öğreneceğiz.
Ama benim görüşüm değişmeyecek.
Defne'nin ölümü tipik bir "Su testisi, su yolunda kırıldı" olayıdır!...”

Şimdi bu konudan size ne? Toplumun ahlak abidesi siz misiniz? Bu kadının kocası mısınız? Ağabeyi mi, babası mı?

Ne olmuşsa olmuş! Evli erkeklerin kendilerinde her türlü ortamda her türlü haltı yeme hakkını buldukları bir ülkede, sadece kadın olmak mı bu yazılanların sebebi?

Olay gayet basit, kadın eve girer, fenalaşır, ölür! Didikleyin didikleyebildiğiniz kadar ama sonuç hep aynı kalacak! ….“ölür”….
Belki kadın sarhoştu, biraz ayılayım da eve öyle gideyim dedi, belki bir kahve içmek için gitmişti o eve, belki bir soda limon içecekti, belki de sarhoş değildi, bir kadeh daha içip, biraz sohbet edip kalkacaktı bir süre sonra… Yada belki de bir gecelik bir paylaşım yaşanacaktı… Tüm Türkiye o an orada mıydınız? Tüm bunlardan size ne? Başkasının tercihleri sizi niye bu kadar ilgilendiriyor ve neden herkes bir anda her türlü ahlaksızlığın diz boyu yaşandığı bir ülkede ahlak abidesi kesiliyor!?? Neden?

Kime bu öfkeniz? Kadınlara mı?
Böyle insanlar kendi hayatlarında cevabını bulamadıkları hatalarının bedelini başkalarına yükleyerek yaşamaya alışkınlar… Dikkatleri başka yönlere çekerek, düşünmeyi ve irdelemeyi sevmeyen bu tembel toplumun kolay kandırılan insanları, “Akıllı beğenirse alkışlar, aptal alkışlananı beğenir!!!! Her şeyi alkışlamayın, her alkışlananı beğenmeyin... Kafayı çalıştırın azıcık...”

Bir ölüm vakasıyla gündeme gelen, babasından dolayı tanınan ve bu olayla bir anda popüler olup yarın bir gün muhtelif dizi tekliflerinin geleceği bir adamın beyanına bakarak gencecik bir kadını bu kadar ağır eleştirirken, insanda biraz vicdan olmalı diye düşünüyorum.

Böyle bir olayda hissedilmesi gereken tek bir duygu olmalıydı… Acı… Acı karşısında hemen acı veren unsuru gidermek için faaliyete geçeriz. Böyle de oldu zaten! Gereksiz yere acı çekmeyi kimse istemez. Ancak acının kaçınılmaz olduğu durumlarda, cesurca acı çekmeyi kabul edersek, hayat da son ana kadar bir anlama sahip olur ve acı, işkence olmaktan çıkarak anlamlı bir hale gelir.

Bu insafsız hayat koşusunda, devam edebilmenin tek koşulu var. Eğer ceylansanız ve henüz
aslana yem olmadıysanız hızınızı düne göre mutlaka arttırmalısınız. Dünden daha hızlı olabilmek! Bakın bakalım şimdi kendinize; ONDAN, ŞUNDAN, BUNDAN DEĞIL, DÜNDEN HIZLI MISINIZ?

Sevgili hemşerim, değerli büyüğüm, usta kalem Hıncal Uluç, aman siz kendinize dikkat edin, “Su yolunda kırılmayın!”