29 Ocak 2011 Cumartesi

VE BİR GECE KENDİ ÇÖPLERİNİZ İÇİNDE BOĞULACAKSINIZ!!!!!!!!!!!!



Bazen muhatabınızın hiçbirşey anlamayacağını bile bile sözünüzü söylersiniz..
Bilirsiniz ki söz kaybolmaz.. kayıtlar sağlamdır..
Gün gelir o sözler birilerine ulaşır, bir kayayı yerine oturtur yada bir taşı yerinden oynatır..
Sonra daha ötelerde bir gün gelir ve o sözün o gün orada söylenip söylenmediğinden hesaba çekilirsiniz..

Tıpkı bizim sağda solda attığımız oktavı düşük çığlıklarımız gibi...

Şu an sesimizin duyulduğunu, sözümüzün idrak edildiğini görmesek de, Şef Seattle'ın Franklin Pierce'a 1854'te söylediklerine, bizler 2010 Türkiye'sinde, kimin zalim, kimin mazlum olduğunun bilinciyle şahit oluyorsak..
Emin olun bizleri de bilecek sonrakiler.. ve daha sonrakiler..

Washington'daki büyük başkan topraklarımızı satın almak istediğini belirten bir haber yollamış. Dostluktan söz etmiş büyük başkan... Ama biz sizin bizim dostluğumuza ihtiyacınız olmadığını biliriz. Biz onun isteğini düşüneceğiz, zira eğer satmaya razı olmazsak, belki o zaman da beyaz adam tüfeğiyle gelecek ve bizim topraklarımızı zorla alacaktır.Gökyüzünü nasil satin alabilirsiniz? Ya da satabilirsiniz? Ya toprakların sıcaklığını? Havanın taze kokusuna, suyun pırıltısına sahip olmayan biri onu nasıl satabilir? Kutsaldır bu topraklar benim ve milletim için. Yağmur sonrası ışıldayan her çam yaprağı.Denizi kucaklayan kumsallar, karanlık ormanların koynundaki sis, vızıldayan her böcek, bu dünyanın her bir parçası milletim için kutsaldır. Ve bilin ki: Kızılderili adamın anıları Ağaçların özsuyunda saklıdır.Beyazların ölüleri, yıldızların altından geçmek için uzaklara giderken doğdukları toprakları unuturlar. Fakat bizim ölülerimiz bu büyülü dünyayı hiçbir zaman unutmazlar. Çünkü toprak bizim anamızdır. Biz bu toprakların bir parçasıyız. Onlar da bizden birer parçadırlar. O güzel kokan çiçekler bizim kızkardeşlerimizdir. Geyik, at ve büyük kartal da erkek kardeşlerimiz. Yüksek kayalıklar, yeşil çayırlar, ılık sıcak vücutlarıyla taylar ve insanlar, hepsi bizim ailemizdir.


Washington'daki büyük başkan bizden topraklarımızı istediği zaman bütün bunları da istiyor. O bizden çok şey istiyor. Büyük başkan bize bir yer vereceğini ve orada rahatça yaşayabileceğimizi haber veriyor. O bizim babamız, biz de onun çocukları olacakmışız! Büyük ruh milletimizi sever, fakat kızılderili çocuklarını terk etti. Şimdi size makinalar yolluyor,sizin için büyük köyler yapacak ve beklenmedik yağmurlar sonrası ırmaklar nasil yataklarından taşarsa siz de çok geçmeden bu toprakları dolduracak, her tarafa taşacaksınız. Bizler yetim kaldık. Bilesiniz ki derelerin ve ırmakların içinden geçerken parıldayan sular yalnızca su değildir.
Atalarımızın kanlarıdır onlar. Size bu toprakları sattığımız zaman bilesiniz ki onlar kutsaldır. Sizin çocuklarınız da öğrenmelidir onların kutsal olduklarını! Ve göllerin berrak sularında oynaşan her yansının benim milletime ait masalları, hikayeleri anlatmakta olduklarını... Benim atalarımın sesleridir sularda şakırdayan sesler. Bunları hatırınızda tutun ve çocuklarınıza öğretin. Esirgemeyin iyiliğinizi ırmaklardan ve diğer kardeşlerimizden...
Babalarının mezarını geride bırakır beyaz adam, Onu elde ettikten sonra ileri gider, Toprak onun kardeşi değil düşmanıdır. Babalarının mezarlarını ve çocuklarının doğum hakkını çabucak unutur. Annesi olan toprak ve kardeşi olan gökyüzü satılacak, talan edilecek şeylerdir onun için... Ya da koyunlar, parıldayan inciler gibi satın alınacak. O toprağı çocuklarından çalar veyine ilgilenmez. Açlığın dünyayı saracak beyaz adam ve ardında çölden başka birşey kalmayacak! Beyazların şehirlerinde sessizlik olur. Oralarda ilkbahar yapraklarının sesini, uçuşan böceklerin vızıltılarını işitemezsiniz. Gürültü, patırtı kulaklarınızda uğuldar. Kuşların ötüşünü,su başında kurbağaların bağırışlarını işitemezsen bu dünyada ne kalır ki?
Kızılderili adam vahşidir, sizin şehirlerinizi anlamaz. O bir gölün üstünden geçen rüzgarın mülayim gürültüsünü sever. Öğleyin yağan yağmurun temizliği, taze çam yapraklarının ağırlaştırdığı rüzgar kokusundan hoşlanır.
Kızıl adam için hava değerlidir, çünkü hayvan, ağaç ve insan, hepsi aynı solunumdan pay alır. Beyaz adam teneffüs ettiği havanın farkında değilmiş sanki... Birkaç gün önce ölen bir insanın kötü kokuları duymayışı gibi.Eğer topraklarımızı size satarsak, onu mübarek bir şey gibi değerlendirmeli,çayır çiçeklerinin üzerinden geçen rüzgarın onun kokusuyla nasıl tatlı koktuğunu duymalısınız. Topraklarımızı satma konusunda daha düşüneceğiz. Eğer buna karar verirsek bir şartımız olacak: Beyaz adam topraklarımızdaki hayvanlarımıza kardeşleri gibi muamele etmelidir. Ben bir vahşiyim ve başka türlüsünü anlayamam.Demir at öldürüp çürümeye bıraktığınız binlerce buffalodan nasıl daha değerli olabilir? Hayvanlar insanları bıraksa, İnsanlar ruhlarının yalnızlığından ölmez mi? Hayvanların başına gelen insanların da başına gelecektir. Toprağın başına gelen, oğullarının da başına gelecektir. Toprak bizim anamızdır. İnsanlar toprağa tükürürse kendi yüzlerine tükürmüş olurlar. Toprak insana değil, insan toprağa aittir. İnsan
hayat dokusunun içinde bir liftir sadece. Beyaz adam neyi satın almak istiyor? Gökyüzü ve toprakların sıcaklığını mı? Koşan antilopların çabukluğunu mu? Biz size bunları nasıl satabiliriz? Ve siz nasıl satın alabilirsiniz? Bir kağıt parçasını imzalayıp verdiğimiz için herşeyi yapabileceğini mi zanneder beyaz adam? Havanın taze kokusuna, suyun pırıltısına sahip değilsek bunu nasıl satabiliriz size? Son buffalo öldüğünde onları yeniden satın alabilir misiniz? Beyaz adam geçici bir iktidardadır ve o bütün dünyanın kendisine ait olduğunu düşünmekte, kendisini Tanrı sanmaktadır. Bir insan annesine sahip olabilir mi? Günlerimizin kalan kısmını nerede geçireceğimiz önemli değil. Çocuklarımız babalarını gururları kırılmış ve yenilmiş gördüler.Savaşçılarımız utandırıldılar. Yenilgiden sonra günlerini miskince geçirdiler, vücutlarını tatlı yemekler ve kuvvetli içkilerle zehirlediler. Birkaç kış ömrümüz kaldığı bu topraklarda yakında matemimizi tutacak bir tek kişi bile kalmayacak. Ama niye ağlayayım? İnsanlar denizdeki dalgalar gibi gelip geçerler. Biz gidiyoruz ama beyaz adamın da bir gün keşfedeceği şeyi şimdiden biliyoruz: Bizim Tanrımız da aynı Tanrıdır! Sizler belki bizim
topraklarımıza sahip olduğunuzu düşündüğünüz gibi, O'na da sahip olacağınızı
düşünüyorsunuz, fakat buna muktedir olamayacaksınız. O insanların tanrısıdır; Kızılderililerin de, beyazların da. Bu topraklar O'nun için kıymetlidir. Onları yaralamak, onların yaratıcısını hor görmek demektir. Beyazlar da bir gün bu topraklardan, bu dünyadan gideceklerdir. Belki de bütün ırklardan daha çabuk. Yataklarınızı zehirlemeye devam edin!

Ve bir gece kendi çöpleriniz içinde boğulacaksınız!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder