7 Mayıs 2011 Cumartesi

mum...

''Mum olmak kolay değildir... Işık saçmak için önce yanmak gerek."

bu ülkenin başbakanı olsam...


23 NİSAN'DA BAŞBAKAN BEN OLSAM :)))

• 23 Nisan’da bu ülkenin başbakanı olsam, dinlerdim. Kimse bugünlerde hiç kimseyi dinlemiyor.

• Sansürü kaldırırdım. Herkes her konuda fikrini söylesin isterim. Toplumları baskı altında tutmanın, özgürlüklerini vermekten daha kötü bir şey olduğunu düşünürüm.

• Ülkemin akıllı insanlarıyla toplanır, muhabbet ederim fırsat buldukça. Her şeyi her yerden görmenin mümkün olmadığına inanırım

• Çevremdeki pohpohculardan arınmış şeffaf bir toplumu dinlemek isterdim.

• Öncelikle rahat olurum. Gerginliğin ve stresin kimseye iyi gelmeyeceğini bilirim

• Ülkemdeki insanların hobi sahibi olmalarını desteklerim. Müzik aletlerindeki lüks vergisini kaldırırım en basitinden. Müziğin halklar için bir lüks olduğunu düşünmem. İsteyen istediği enstrümanı çalabilsin isterim.

• Rüzgâr enerjisini desteklerim. Başbakanların öncü, vizyoner olduğunu bilirim. Eskiyle işimiz olmaması gerektiğini düşünürüm. Güneş enerjisini de unutmam. Türkiye dünyadaki en güzel güneş alan yerlerden biri.

• Milletvekillerine hayatı zindan ederdim. Hepsini suyu çıkana kadar çalıştırırım. Belli bir zenginlikten fazlasına erişen vekilleri kapı dışarı ederim. Halkı zenginler değil, halk yönetmeli derim.

• Yeterli sayıda korumayla dolaşırdım. Halktan korkmanın anlamsız olduğunu düşünürüm. Varsın başıma kötü bir şey gelsin, ben başbakan olmuşum zaten, halkım beni sevmiyorsa, burada işim ne?

• Gençleri desteklerdim, köprü-yol yapacağıma gençleri eğitmeye çalışırım. ‘Bırakın köprüleri onlar yapsın’ derim.

• Bir blog açardım, yapmak istediğim şeyleri, yapamadıklarımı ve fikirlerimi yazarım. Ne düşündüğüm her zaman belli olur.

• Kesinlikle halk konseyi kurardım ve yapacağım ilk iş, sorunu içinde olanlarla çözme yöntemine gitmek olurdu. bu çok sesliliğin gücü fikirlerin ayan beyan analiz edilmesi için şarttır. oysa ülkeyi yönetenler bugüne kadar halkı hep zayıf ve cahil görmüşler çözümlerin dışına itmişlerdir.. milletvekili kavramı yanlış anlaşılmıştır.. aslına bakarsak sorun partiler kanununda ve statükocu zihniyettedir.. nedense milletvekili apayrı bir statü konumuna gelmiş halktan kopuk yaşayan dokunulmazlığı olduğu gibi erişilmezliğe de geçiş yapan bir hal almıştır..

• Avrupa Birliğine girmek için uğraşmaz, ülkemi Avrupa Birliğinden davet alacak seviyeye getirmek için çabalardım

• Akademisyenlerden, sanatçılardan, Ermenilerden, Rumlardan, Kürtlerden, Çingenelerden, gay, travesti ve transeksüellerden, üniversite öğrenci temsilcilerden en parlak yüzleri danışmanlık hizmeti almak üzere organize ederdim.

• Özelleştirilen bütün devlet kurumlarını kamulaştırır, orduya ayrılan bütçeden maaşlarını düşürür, bu memleketi hizmet adı altında sömürenlerin kökünü kuruturdum.

• IMF ve bütün sömürgeci antlaşmaları iptal eder, yabancı sermaye yerine ulusal sermayeyi desteklerdim. Kamulaştırılan devlet kurumlarında istihdamı arttırır, işletmelerdeki üretimi düzenleyerek iç piyasayı yeniden düzenler, işsizlikle savaşırdım.

• Seçimlerde bayrak afis vs. asılmasını yasaklardım

• Sanat ve spora ağırlık verir, herkesin gitmesi, görmesi, yapması için imkanlar sunardım.

• Çok yüksek maaş alanlarla çok az maaş alanları düzenlerdim.

• Başbakan olsam kelimelerin anlamlarını geri yüklerdim, gerçek anlamlarını...

mesela erdem....

mesela dürüstlük…

mesela demokrasi...

mesela adalet…

Şimdilik bu kadar ;) Seneye 23 Nisan'da diğer icraatlarımla buluşmak dileğiyle... Tüm ulusumuzun "23 Nisan ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINI" kutlarım
Gözde Gürer

döngü...

İnsan her zaman aynı insanları görürse, bunları hayatının bir parçası saymaya başlar...
Bu kişiler de bu sebeple, hayatımızı değiştirmeye kalkışırlar...
Biz görmek istedikleri gibi değilsek hoşnut olmazlar, canları sıkılır...
Çünkü herkes; bizim nasıl yaşamamız gerektiğini harfi harfine bildiğini sanır...
Ne var ki, hiç kimse kendisinin, kendi hayatını nasıl yaşaması gerektiğini kesinlikle bilmez...